26 Ağustos 2007 Pazar

PAZAR HUZURU


Sıradan bir pazar sabahı. Pazar sabahları kent geç uyanır. Sabahın erken saatlerinde kent sokaklarının sakinliğine doyum olmaz. Sadece doğanın senfonisini dinleyebilirsiniz. Özellikle Ege'de kumruların olağanüstü korosu ile başlar senfoni. Bir ara biraz daha sert ve tınısı yüksek olan martılar iştirak eder. Sonra serçeler girer uzunca bir süre ince yaylılar misali. Çok hafif esen rüzgarın ağaç ve çiçek yapraklarını yalamasıyla çıkan sesleri duymak için biraz daha dikkatli olmanız gerek. Saat dokuza yaklaşırken insan sesleri ve araba sesleri doğanın seslerini bastırır. Kent uyanmıştır.

Artık kendi müziğinizi dinleme zamanı gelmiştir. Pazar sabahları, kent uyanınca Mozart dinlemek yine müthiştir. Mozart kahvenize ve sabah gazetenize çok zarif bir kavalyelik yapacaktır.




Sabah kahvaltısı illaki Ege usulü olacaktır. Domatesler doğranır, zeytinyağı gezdirilir, üzerine bol kekik ilave edilir. Sıcak gevrekleri almayı unutmamak lazım gelir, kahvaltı öncesi. Ezine peyniri, Ege'nin muhteşem zeytini. ( ki zeytini evinizde yapmanız tavsiye edilir.) Demlenen çayın mis gibi kokusu. Dilerseniz sahanda yumurta ( ama yumurtanın sarısı yerken patlatılmak üzere). Bu kez kavalye Chopin'in prelüdleridir. E biraz uzun tutulmalı kahvaltı, hoş bir sohbet dostuyla keyif çayları da içilmeli kahvaltı sonrası.

Güzel bir film izleme zamanı gelmiştir. Hoş bir melodram seçilmeli belki. Hatta duygulanıp gözlerden bir iki damla yaş akıtmalı.


Günün devamında kitap okunacak, matematik çalışılacak, öğrencilere daha kolay anlatım yolları bulunacak, notlar alınacak, sorular hazırlanacak, haftalık program ayrıntıları oluşturulacak. Bu kez kavalye Alan Person Project.

Akşamüstü evin ihtiyaçları ile ilgili alışveriş mutlaka yapılmalı. Çünkü hafta içi bunu yapmak için zaman bulunamayabilir.

Akşam yemeği için davetlisiniz dostlara. Duş almalı, giyinmeli, süslenmeli, püslenmeli ve tam saatinde orada olmalı. Belki bir demet kır çiçeği, belki dostların sevdiği bilinen bir müzik cd si, belki güzel bir şişe şarap eşliğinde " iyi akşamlar" demeli gülümseyerek, kapıyı açtıklarında.



Yemekte dost sohbeti bal tadında. Bitmesini hiç istemediğiniz akşam, tadının başka akşamlara da taşınacağını çok iyi bilmenizin getirdiği güvenin yanında hoş bir hüzünle kapanır. Eve dönüş. Yüzünüzde hoş bir tebessümle yatağınıza uzanış. Bu kez kavalye Beethoven ve moonlight.Uyku muhteşem. Uyku huzurlu.

Çok yakında, ders programım gereği hafta içi İzmir, hafta sonu İstanbul'da olmam gerektiği ve oldukça yoğun bir trafik içinde olacağım için böylesi bir pazar günü yaşama olasılığım çok az. Ama alınacak başka tatların bulunacağı hafta sonları olacak yaşamımda, İstanbul'un olağanüstü büyüsünün kavalyeliğinde.


Şu anda, ne cumhurbaşkanı seçimi, ne türbanlı first lady, ne O'nun türbanı için yapılacak tasarım çalışmalarının aptal gündemi, ne başbakanın beğenmeyen çeker gider söylemi, ne serinlemek için suya giren ayıcığı sopalarla linç eden insanların vahşeti, ne yaşamımdan çeken gidenlerin bıraktığı henüz pansumanlanmamış yaralar, ne duyup duyacaklarım, ne yaşayıp yaşayacaklarım,

Mozart, kalemim ve ben bahtiyarım.

Sevgiyle..