14 Eylül 2007 Cuma

RAMAZAN GELDİ!



Ramazan ayı geldi. Müslümanlığın oruç ayı. Ülkemizde müslümanlık artık siyasileştiği için, müslümanlık felsefesi yanlış yaklaşımlarla sömürüldüğü için ramazan ve oruç ayı da siyasi bir baskı halinde arz'ı endam eyledi.

Efendim; islam bilginleri orucu çeşitlendirmiş.

- Avam orucu,

- Havass orucu,

- Havassın da havassı orucu.

Bu çeşitlendirmeye göre; "avam" sadece midesine oruç tutturur. Yani belirtilen süreler içinde yemez, içmez.

"Havass" sadece midesine değil, beş duyusuna da oruç tutturur. Yalan söylemez, dedikodu yapmaz, kul hakkı yemez, gönül kırmaz...

"Havassın da havassı" ise bütün bunların yanında gönlüne ve hayallerine de oruç tutturur. "Kötü" herhangi bir "şey"in gönlüne ve hayallerine girmesine engel olur!..MUŞ!..

Düz mantıkla, havass; elit kesim, avam; ayak takımı anlamına geliyor.

Ancak "avam" için "halk" gibi bir karşılık da kullanılıyor. Sıradan halk.

"Havass" sözcüğünün en bilinen karşılığı ise ; "islami büyücülük" . Bunu da ikiye ayırıyorlar;

- Sıradan büyü ( ki, basiretim açılsın, işim rast gelsin, kısmetim

açılsın, evden kaçan kocam geri dönsün..vs.)

- Yüksek büyü ( Kendini geliştirme yolu, bilgilenme ve

bilgilendirme yolu, kişisel güç, kudret, insanlar

üzerinde kontrol kurmak .. vs.)

Anladığım kadarı ile günümüzde "avam" orucu pek popüler. Yöneticilerimizden tutun da sokaktan geçen simitçiye kadar herkes "avam" orucu tutmakta. Yani sadece midesini "adam" etmekte! Ha bu arada oruç olduğunu söylemek veya hissettirici eylemlerde bulunmak da avamlık!

Ülkemizde ramazan ayında taksiye binersiniz, sürücü hata üzerine hata yapar, uyarırsınız; ' ya abla orucum, oruç başıma vurdu işte' der. Yani orucu mazeret olarak kullanır. Çeker adam yaralar, savunmasında; ' oruçtum, kan beynime çıkmış, ne yaptığımı bilemedim!' der. İş yerinde telafi edilemez hatalar yapar, amirine veya müdürüne; ' oruçtum efendim, iftara da yakın bir zamandı, yaptım işte bu hatayı. Oruç olmasaydım yapmazdım böyle bir hatayı, biliyorsunuz.' der. Başbakanımızın kan şekeri düşer, hastaneye kaldırılır, seruma bağlanır. Halka yapılan açıklama sonrası, başbakanın orucu bozuldu mu bozulmadı mı tartışması başlar, günlerce sürer.

Bu bir ay içinde üretim durur. Devlet daireleri ve bazı belediyeler erken paydos eder. Çünkü kerkesin çok önemli bir mazereti vardır. ORUÇ tutmaktadırlar!

Oruç olduğunu söylemek veya hissettirmek "avam"lık hatta "günah" sa islamiyette; biz bırakın söyleyip hissettirmeyi, "mazeret" olarak kullanırız, oruç olmayı..

Tv de ki bütün haber ve magazin programlarında yeme, içme üzerine ahkam kesilmekte, şu sıralar. Yani "mide" meseleleri konuşulmakta bol bol. Yani ülkemizde ki bütün sorunların da üzerindeki tek konu; mide meselemiz!..

"Şekilcilik, avamlıktır." gibi bir önermeden yola çıkıp, matematiksel düşünecek olursak, çıkarımımız şu olacaktır:

Ülkemizde müslümanlık, "şekil"ci olduğu için "avam" dır! ( türban, oruç tutma seramonisi, cuma günleri camii dışına taşma, yürüme yollarını kapatıp bir de yapılana saygı bekleyen kalabalıklar oluşturma.. vs. bütün bunlar şekilcidir. Öyleyse avamdır. )




Şimdi biraz daha evrenselleşirsek, dinin dünya çapında bir "moda akımı" olduğunu düşünmemek elde değil. Zamanında budizm modası vardı. Bir çok ünlü isim budist olmuştu. Sanıyorum şu aralar "müslümanlık" moda. Çünkü süper güçlerin ve ülkemizdeki yardakçılarının, müslüman dünyasında oynadıkları ve oynamayı planladıkları oyunların kolaylaşması için çok elzem bir biçimde moda olması gerekiyor, müslümanlığın!.. Hele ramazan ayı çok önemli. Yukarıdaki gibi kutlama mesajları yayınlayarak destekliyorlar bu akımı. Zaten üçüncü dünya devleti olarak adlandırılan ülkemizde üretimin bir ay boyunca durması, inanılmaz güzellikte bir "ekmek üstü yağ" geyiği! ..




"Ahhh!.. keşke diğer onbir ayda da oruç tutabilseydik!"

Bu da bir magazin programında galeyana gelip, gözleri dolu dolu ( ama cebi de dolu dolu ) yapılan,bir ünlü sanatçı (!) mızın geyiği!...




İşte bütün bunları benim "mide"m almıyor. Ben de ramazan ayında bunları yaşamama "oruc"u tutacak olursam, ne olacak benim halim?..

Bu konu yazıla yazıla bitmeyecek bir konu. Bu günlük bu kadar.

Devam edeceğiz efendim!



Sevgiyle...